Milwaukee'nin CSKA Sendromu

 


2011 yılının Noel döneminde, NBA'deki oyuncu grevleri nedeniyle yaklaşık 2 aylık bir gecikmeyle de olsa yeni sezona başlıyordu takımlar. Tarih sayfalarına altın harflerle yazılan Jordan'la dönemin ardından kayıplara karışan Chicago Bulls, ölü toprağını üzerinden atıp Konferans Finali oynadığı sezonun ardından koruduğu kadrosuyla yine iddialı giriyordu sezona. Evvelki senenin şampiyonu Lakers'ı deplasmanda devirerek taraftarına Noel hediyesi sunan takım, Jordan'la günlere nazaran çok daha az sayı yiyen, bir nevi o dönemki ezeli rakipleri Detroit Pistons'ın daha kibar savunma yapan versiyonu olarak boy gösteriyordu sahalarda. 

Nitekim sezona iyi başlayan bu takım, kısa sezon olmasının avantajını da kullanarak geçen sezon finalde kaybettiği şöhretli Miami Heat takımının önünde normal sezonu lider tamamlıyordu. Her geçen gün üstüne koyarak ilerleyen bu takımdan beklentiler Miami'den rövanşı alıp 13 sene süren NBA final hasretine son vermesi yönündeydi elbette. Bu yolda ilk engel, normal sezonda Milwaukee ile Playoff mücadelesi yapıp rakibini alt eden ve 8. sırayı alarak temel amacına ulaşan Philadelphia'ydı. Her ilk tur 1-8 eşleşmesi gibi bu turun da ağır favorisi sezonu lider tamamlayan Chicago Bulls'tu hiç kuşkusuz. Normal sezonda 2 kez yenip, 1 maç verdiği rakibini Playoff ilk maçında da deviren Chicago'da galibiyetin sevinci kısa sürüyor, sezonu kapatan takımın yıldızı Derrick Rose şoku yaşanıyordu. Rahat kazandığı ilk maçın ardından Rose olmadan yoluna devam etmek zorunda olan Bulls, evindeki ikinci maçta rakibine teslim olmakla kalmıyor bir anda kaybettiği saha avantajıyla birlikte gittiği Philadelphia deplasmanında 2 maçı da kaybederek umutlarını iyiden iyiye azaltıyordu. Üstelik serinin üçüncü maçında takımın bir diğer yıldızı Noah'ın da sezonu kapattığı haberi iyi giden sezonu bir anda bitirme noktasına getiriyordu. Seriyi tekrar döndürmek adına kazanılan 5. Maçın ardından deplasmanda alınan yenilgi sezonun hüzünlü şekilde neticelenmesine neden oluyordu.



Konferanstaki en büyük rakibinin elenmesiyle rahatlayan Miami ise düşe kalka da olsa ilerlediği serilerin ardından üst üste 2. kez Doğu Şampiyonu apoletini takıp, finalde eşleştiği Oklahoma City engelini de 4-1 ile aşarak mutlu sona ulaşıyordu. Finalde yendikleri Oklahoma ise ertesi sezonu daha iyi geçirip normal sezon lideri olarak en üst sıradan giriş yapıyordu Playoff''lara. Ancak normal sezonu lider bitirmek tıpkı Chicago gibi onlara da yaramıyor, Batı Konferansı yarı final serisinde Memphis'e 4-1 ile teslim oluyorlardı. Onlar da bir önceki yılki Chicago gibi takımın yıldızını Playoff öncesi kaybetmenin yarattığı travma ile kazanabilecekleri bir seriyi kaybediyorlardı. Russel Westbrook'suz oynanan maçlarda es gücünden uzaktaydı Thunder. 

Normal sezonu lider bitirmenin işe yaramayacağı bir başka takım da 2018 Toronto'suydu ama onların şanssızlığı konferans yarı finalinde karşılarına çıkan LeBron'lu Cleveland'ın normal sezonu çok da önemsememesiydi. Beklenilenin aksine normal sezonu dördüncü sırada bitiren Cavs, Playoff''larda bir başka oynuyor ve 4-0 ile süpürüyordu sezonun lideri Toronto'yu. Chicago ve Oklahoma örneklerinin aksine takımın yıldızları da sahadaydı halbuki ama Toronto'yu NBA tarihinin en iyilerinden LeBron James'in çok formda olması çaresiz bırakıyordu. Yine de Doğu Konferansı liderinin henüz yarı finalde süpürülmemesi, en azından 1 maç kazanabilmesi gerekirdi diye düşünülebilir. 



Ve bu yıl. Çok iyi geçirdikleri ama finale kalamadıkları bir yılın ardından daha tecrübeli, daha hırslıydı Milwaukee Bucks Mart ayına kadar. 51 galibiyet 8 mağlubiyet ile girdikleri bu aya kadar sezonun en iyi takımı olarak gösterilen Geyikler, kasım-aralık döneminde adeta ateş ediyordu rakiplerine. Ne olduysa salgının yayılmaya başladığı mart ayıyla birlikte oldu Bucks için. Lige ara verilmeden önce oynadığı son 5 maçın 4'ünü kaybettikten sonra Orlando'daki yeni NBA düzenine de uyum sağlayamadı takım. Oynadıkları 8 maçın 5'ini kaybetmeleri rehavete bağlansa da sezon ritimlerinden uzak oldukları görülebiliyordu. Bunun etkileri Orlando serisi ilk maçına yansısa da diğer maçlarda Giannis "Ben buradayım" mesajı veriyordu. 

Ancak virüsten etkilenmişe benzeyen takım, aynı zamanda Amerika'yı sarsan ırkçı saldırıların da etkisindeydi besbelli. Zaten "Black Lives Matter" hareketinin ikinci dalga protestolarının merkez üssünde yer almaları ve lige yeniden ara verilmesini sağlayan takım olmaları bunun kanıtıydı. Normal sezonun beşincisi Miami karşısında ilk maç "Olur böyle kazalar" şeklinde yorumlandıktan sonra iki tarafa da gidebilecek bir maç olan serinin ikinci karşılaşması yitirilince her türlü sezon içi avantaj rakibe teslim edilmiş oluyordu. Üçüncü maça sil baştan yapıp tekrar umutları yeşertecek galibiyete çok ama çok yakındı Milwaukee ama işte bir şeyler ters gidince toparlamak da zor oluyordu. Maçı uzun süre önde götür, son 10 dakikaya 11 sayı farkla önde gir ve maç sonunda 15 farkla kaybeden taraf ol. Akıl alır gibi bir son değildi gerçekten bu son periyot ve muhtemelen en büyük kaybedişler listelerinde gösterilecek cinstendi.



Normal sezonu lider bitirip Playoff'larda batan Chicago, Oklahoma ve Toronto'nun bahaneleri vardı ama Milwaukee'nin sığınabileceği bir bahanesi bana göre pek yok. Belki saha avantajlarını kullanamamak gösterilebilir ama 3-0 geriye düşülmesini bu bahane de karşılamıyor. Euroleague'de sık karşılaştığımız bir durum olan CSKA Moskova'nın normal sezonda fırtınalar estirip, final four'da çuvallaması olayının bir benzeri Milwaukee Bucks'ın başına gelenler. 4 maç üst üste Miami'yi yenip seriyi kazanamazlarsa "CSKA Sendromu" diye nitelendirebileceğimiz bir sezon olacak onlar adına.

Yorumlar