Şampiyon Beşiktaş Sezon Hikayesi

 Futbol klişelerinden olan "Lig uzun bir maratondur" sözü hiç bu kadar anlamlı olmamıştı. 42 haftalık haliyle maraton yarışlarına biraz daha benzeyen sezonu inanılmaz bir fotofinişle ligin en çok inanmış atleti Beşiktaş önde tamamladı. Öyle bir sondu ki bu daha önceki pek çok şampiyonluğu gölgede bırakır cinstendi. Son düdüğe kadar yaşanan heyecanda İzmir'den yayılan şampiyonluk çığlıkları uzun süredir sessizliğe bürünen ülkenin 4 bir yanında yankılandı. Böylesine bir finale en gerilimli dizilerin son bölümleri, en heyecanlı kitapların son sayfasında rastlamak dahi mümkün olamazdı, ligimizde oldu. Üç takımlı soluk soluğa yarışın kazananı Kara Kartal, tarihe geçecek bir zafere imza attı. Bundan 30-40 yıl sonra eski sezonları inceleyecek dönemin futbol meraklılarının iştahla araştıracağı bir mirastı ortaya çıkan puan durumu. Ne de olsa sadece 1 averaj farkla şampiyon belirlenmemişti bu topraklarda. Üstelik üçüncünün de 2 puan geride kalıp, sondan bir maç önce kaybettiğine şahit olmamıştı en eski futbol adamları bile.

Evet, bu sezon başta Beşiktaş olmak üzere üç şampiyonluk adayı için de özeldi ama bunun bir sebebi de siyah-beyazlıların son haftalardaki stresiydi. Hatayspor'u 7-0 yendiği gün umutlarını kırdığı iki ezeli rakibine altın tepside ikramda bulunmuştu Sergen Yalçın'ın öğrencileri. Son 3 haftaya Fenerbahçe'nin 5, Galatasaray'ın 6 puan önünde üstelik her türlü ikili-üçlü averaj üstünlüğüyle girdikleri için kamuoyu nezdinde "Şampi" ilan edilmişti. Ancak şampiyon kelimesinin son üç harfini tamamlayabilmek için taraftarını buram buram terletti normalinden daha sıcak geçen Mayıs günlerinde. Türk Telekom Stadı'na şampiyonluk turu atma hevesiyle giden giden takım neredeyse çok önemli hale gelen ikili averajı kaptıracak pozisyona düştü. Ertesi hafta ligin rahat takımı Karagümrük'ü sahasında devirebilse yine işi bitirecekti, kaybetti. Fenerbahçe'nin de evinde kaybetmesine şükrederken, Galatasaray'ın nefesini ensesinde hissetti. Son maçlara gelindiğinde baskıyı üzerinde daha fazla hisseden Beşiktaş'tı ama zorlu geçen Göztepe deplasmanında kazanarak şampiyonluğu daha bir efsaneleştirdi. Ne de olsa acıdan geçmeyen şampiyonluklar biraz eksiktir. Şampiyonluğun o tatlı acısı sokakları daha bir doldurdu, yasak dolu günlerin sancısı biraz olsun unutuldu.

Kolay olmamıştı elbet bu şampiyonluk. Kökleri 2003 yılına dayanan bu şampiyonluk hikayesinin ne anlam ifade ettiğini daha net anlamak için o günlere uzanmak gerekiyor. Altyapısından yetiştiği kulübün kapısından çıktıktan sonra Türkiye'nin diğer büyük camialarını teker teker dolaşan Sergen Yalçın, yuvası olarak bellediği Beşiktaş'ın 100. Yıl kadrosuna katılmış, taraftarla arasındaki buzları eritmişti. Büyük emeği geçen sezonun son sözünü söylemek ne tesadüftür ki ona nasip olmuştu: "Sergen atmıştı, şampiyonluk gelmişti". Zaten camianın sevdiği bir isim olan Sergen Yalçın için sloganlaşan bu söz, yeni jenerasyon Beşiktaş taraftarının da diline pelesenk olunca 2019'da bayrağı Fikret Orman'dan devralan başkan Ahmet Nur Çebi'ye de harekete geçmek düşmüştü. Abdullah Avcı ile kaybedilen bir sezonun ikinci yarısında teknik adamlık koltuğu Sergen Yalçın'a emanet ediliyordu.

Öyle ki o koltuğa oturabilmek için epeyce beklemişti efsane 10 numara. Futbolu bırakır bırakmaz özdeşleştiği takımın başına geçenlerin aksine tırnaklarıyla kazıdı Sergen Hoca. Önce spor yorumculuğu yapıp yıllarca kendini eleştirenlerin yerini aldı. Futbolu daha dikkatli takip ettiği bu dönemde bilgi birikimini geliştirdi. Öyle keyifli yorumlar yaptı ki zaman zaman gündem belirledi. Beşiktaş altyapı takımında çalışarak aradığı "Yeni Sergen'leri" bulamayınca bir süre sektörden elini çekip şov dünyasında yetenekleri seçti. Üstüne bir de dizide oynayınca futbol sahnesinden çekileceğini zannedenleri ters köşeye yatırdı. Anadolu'nun çeşitli coğrafyalarında teknik adamlık yapıyor, aldığı her kulübü bir üst seviyeye çıkarıyordu. Başarısı taraftar kadar yönetimin de gözünden kaçmayınca sırasını beklediği Beşiktaş teknik direktörlüğü görevine getirildi. İmzayı attığı gün bir teknik direktör için en büyük karşılama yapıldı. Stadyum önemli bir maç atmosferini aratmayacak coşkudaydı.

Teknik direktörlük etkisi kendisini hemen gösteriyor 5. Sırada aldığı takımı Şampiyonlar Ligi elemelerine taşıyordu. Ama maddi imkansızlıklar hem Şampiyonlar Ligi vizesinin alınamaması, hem de umutsuz bir sezon başlangıcına sevk etmişti kulübü. Burak Yılmaz, Caner Erkin, Gökhan Gönül, Boateng ve Elneny gibi tecrübeli isimler gönderiliyor yerleri uzunca bir süre boş kalıyordu. Paok'a kadro zaafiyeti nedeniyle elenen Beşiktaş ligin ilk 4 haftasında da gelecek için olumlu sinyaller vermiyordu. Üstelik Rio Ave gibi vasat bir takıma karşı Uefa Avrupa Ligi defteri de kapanmıştı. Kayserispor'dan Mensah, Alanyaspor'dan Nsakala ve Wellington ilk transferler olurken, Arap Yarımadası'nda iki yıl geçiren Joséf De Souza taraftarı heyecanlandırmıyordu. Her ne kadar Aboubakar ismi kulaklara hoş gelse de bitmeyen sakatlık sorunlarının başa bela olabileceği öngörülmüştü. İmzalanan sözleşmedeki şartlar Beşiktaş lehine olsa da iyi bir yedeğinin olmaması kafalardaki soru işaretiydi. Yeniden takıma katılan Oğuzhan ve Gökhan Töre isimleri "Feda Dönemi"ni anımsattığı için resmi olarak ilan edilmese de hissettiriyordu kulübün içinde bulunduğu durumu. Zaten sezon başında düzenlenen Yardım Kampanyası da bunun teyiti şeklindeydi. Orada toplanan paraların etkisi olmuş mudur bilinmez transferin son gününde hatta son saatlerinde gerçekleşen iki transfer sezonun ilk kırılma anıydı desek abartmış olmayız. Motokurye tarafından transfer tescil bürosuna ulaştırılan evraklarda iki kritik imza vardı: Rachid Ghezzal, Valentin Rosier.

Necip-Hasic sağ kanadıyla girilen sezon Denizli deplasmanıyla birlikte Rosier-Ghezzal ikilisine evriliyor ve takımda gözle görülür bir değişim yaşanıyordu. Bu maç öncesinde milli ara ve Bay haftası birleşmiş, sezonu çok erken ve dar kadroyla açan Beşiktaş için 20 güne varan kamp tadında bir kaynaşma ortamı oluşmuştu. Sezon boyu ideal 11'e dönüşecek kadrosuyla ilk iki sınavını geçen takım için zorlu Gaziantep deplasmanı ilk ağır darbe olmuştu. Maç boyu varlık gösteremeyen takıma, dahası Sergen Hoca'ya tepkiliydi taraftar. İşi ileriye götürüp istifasını isteyenler bile vardı hatta. Gaziantep yenilgisinin bir diğer yıkımı defans hattını komple alıp götürmesiydi. Ersin'in gördüğü kırmızı kartın yanı sıra covid 19'un savunma hattını vurması kritik Başakşehir ve Fenerbahçe maçları öncesi teknik heyeti zor duruma soktu. Puan olarak dezavantajlı şekilde çıkılan bu 2 maçta gösterilen insan üstü gayret camianın kenetlenmesine yol açıyordu. Süleyman Seba dönemini anımsatan "Kolej Havası" sayesinde 6 puan çıkarılan dönemeçte sezona hızlı giren Fenerbahçe'nin de gardını düşürmek lig yarışı açısından kritikti. Kariyeri Fenerbahçe zaferleriyle dolu Sergen Yalçın'ın rüşdünü ispat ettiği geceydi aynı zamanda. O, tam 15 yıl önce oyuncu olarak kulübedeyken Kadıköy'de kazanabilen Beşiktaş için yine aynı yerde bu kez taktik veren kişi olarak yer alması, tabelanın tıpkı o günkü gibi 3-4 yazması daha bir anlamlıydı. 

Üst üste alınan galibiyetlerle zirveye tırmanan takım için orada kalabilmek daha zordu. Ciddi şampiyonluk adayı haline gelindiğinde ayakların yere basmasını sağlamak yine Sergen Yalçın'a düşmüştü. Maç öncesi ve sonrası verdiği demeçlerle kulübün iç dinamiklerini ayakta tutuyor, saha dışında da haklarını arayarak eski hocası Fatih Terim karakteri sergiliyordu. Terim'in Galatasaray'ı Vodafone Park'a geldiğinde sinmiş bir görüntü çizerken "Derbikatör Sergen"in öğrencileri şampiyonluğun kapısını açan 2-0'lık galibiyeti alıyordu. Taraftar 1-0'lık skora da çılgın şekilde sevinmeye hazırlanırken duraklama dakikalarında gelen 2. Gol sezonun kader anını belirliyordu. Zira o gol olmasa belki de 1 averajla kaybeden Galatasaray değil ikili averaj yüzünden Beşiktaş olacaktı ama kader ağlarını örmüştü. 

İlerleyen haftalarda zaman zaman puan kayıpları yaşasa da en keyif veren futbolu oynamaya devam etti Beşiktaş. Rakipler devre arası transfer savaşları verip manşetleri süsleyedursun eski golcüsü Cenk Tosun'u kadroya katıp yoluna devam ediyordu Kartal. Sezonu çıkaramaz denilen Aboubakar attıkça atıyor, talibi çıkmadığı için kerhen takımda kalan Larin'den daha önce keşfedilemeyen cevherler çıkıyordu. 37'lik Atiba yine takımın en önemli parçası, Ghezzal "Asist Üretim Merkezi", Rosier modern kanat beki nasıl olunur sorusunun cevabıydı adeta. Her şey iyi giderken Fenerbahçe karşısında 1-0 önde götürdüğü maçı berabere bitirmek can sıkıcıydı. Üstüne bir de Aboubakar ve Cenk Tosun sakatlanmasın mı. Bozulan kadro yapısı nedeniyle Nisan ayı çalkantılı geçiyordu. Neyse ki rakiplerin puan kayıpları da sürüyor, özellikle Galatasaray havlu atmanın eşiğine geliyordu. Emre Belözoğlu sonrası çıkışa geçen Fenerbahçe'ye ise eski Beşiktaşlılar dur diyecekti. Alanyaspor deplasmanında Çağdaş Atan'ın hızını kestiği sarı lacivertliler, sondan bir önceki hafta Rıza Çalımbay'ın Sivas duvarına çarpacaktı. Aslında rakiplerinin puan kaybına gerek duymuyordu Beşiktaş. Hatayspor teknik direktörü Ömer Erdoğan ile Sergen Yalçın'ın polemiğe girmesi takıma gerekli motivasyonu fazlasıyla sağlamıştı. "Göreceğiz bakalım cumartesi" lafı sonrasında alınan 7-0'lık galibiyet şampiyonluk ateşini yakmıştı. Belki de o açıklama olmasa ligin diri takımı Hatayspor'a bırakın 7 atmayı puan bile verebilirdi Beşiktaş. Ya da oyun 3-0'a geldiğinde rölantiye dönebilirdi, dönmedi. Atılan 7 golün değeri 15 Mayıs günü daha da anlaşılacaktı. Her ne kadar bu fark bir rehavete yol açmış olsa da şampiyonluğun anahtarıydı. 

Türk Telekom Stadı'nda oynanan kötü futbol ve alınan 3-1'lik yenilgi tam 1 hafta sürecek, taraftarlara korkulu rüyalar gördürecekti. Hele bir de hafta içi Karagümrük yenilgisi vardı ki 8 aylık emeği hiç edecekti neredeyse. Şampiyonluk için 2 kez üst üste servis atan tenisçinin topu fileye takması misali bir gerginlik yaşıyordu Beşiktaş. Böyle zamanların kaybedeni Fenerbahçe yine yapıyordu Fenerbahçeliliğini ama mucize şampiyonlukların takımı Galatasaray Mayıs ayında gaza bastıkça basıyordu. 

Son maçı oynamaya Göztepe deplasmanına gitmek ve şampiyonluk için kazanmak zorunda olmak bir yandan şans diğer yandan şanssızlıktı. Haftalardır ligde formalite maçları oynayan Göztepe'nin motivasyonu düşük olsa da İstanbul nefretiyle kendi stadında tur atılmasını istemeyen bir taraftarı vardı. Galatasaray ise evindeydi, rakibi geçtiğimiz hafta ligde kalmayı garantileyen Yeni Malatyaspor'du. Teşvik ve şike suçlamalarının gırla gittiği haftanın son düdüğü çaldığında Galatasaray istediği farkı yakalayamayınca zor da olsa kazanan Beşiktaş şampiyonluğunu ilan etti. 

Sezon başında şampiyonluk ihtimali için Beşiktaş'ı 5. Sırada aday gösterenler yanılıyor, tarihin her manada en zor sezonunda zafer inananların oluyordu. Gerilerden gelen Galatasaray'ın son anda şampiyon olması bu görkemli hikayeyi daha epik bir şekilde bitirirdi ama taraflı tarafsız herkesin hakkını teslim ettiği Beşiktaş'ın şampiyonluğu olması gerekendi. 

Türk futbol tarihine geçecek 2020-2021 sezonu yeni bir şampiyon hoca ile anılacak. Evet Sergen Yalçın'ın adı artık bu listede. Yani 'Türkiye Ligi'nde Şampiyonluk Yaşamış Teknik Direktörler". Adını bu zamana kadar "Türkiye'nin gelmiş geçmiş en yetenekli futbolcusu kim" tartışmalarında duyduğumuz, disiplinli olsa Real Madrid'de oynar dediğimiz, futbolculuğu her daim sansasyonel olan Sergen Yalçın'ın aynı zamanda şampiyon bir teknik direktöre dönüşmesi çok uzun sürmedi. Çeşitli imkansızlıklarla başarıya ulaşan Sergen Yalçın başta olmak üzere tüm futbolcu, teknik ekip ve yöneticileri tebrik ediyor, Beşiktaş'a gönül verenleri kutluyoruz. 




Yorumlar