Dünya Messi'nin Etrafında

 



Nesilden nesile yayılacak, kitapları yazılacak, belgeselleri çekilecek bir tarih; 18 Aralık 2022...

Uzun yıllardır beklenmesine rağmen gerçekleşmeyen ve artık gerçekleşmesine pek de ihtimal verilmeyen bir sahneydi Lionel Messi'nin elinde yükselen Dünya Kupası. Bundan önce kucakladığı 30'u aşkın kupada o saf altın kupanın silüetini aramıştı ama bulamamıştı belki de. Özellikle kariyerinin sonlarına yaklaştığı bu dönemde hem onun hem de sevenlerinin içindeki bir ukteydi. Ukte olarak kalabilirdi de.

Nasıl ki her maçın, her sezonun bir kırılma anı varsa Messi'nin de Arjantin kariyerinin bir kırılma anı vardı. Takvimler 27 Haziran 2016'yı gösterdiği sabah sosyal medyaya giren milyonlar Messi'nin trend topic olduğunu fark ediyordu. Daha önce başarı hikayeleri sayesinde pek çok kez bu payeyi alan birisi için çok da şaşırıcı olmayan bir durumdu ilk bakışta. Amerika'da geç saatte oynandığı için az sayıda Avrupalı'nın takip ettiği Copa Amerika'da attığı gollerle kupayı Arjantin'e kazandırdığını düşünerek içeriklere tıklayanları bir sürpriz bekliyordu. Tangocular Şili'ye penaltılarda kaybetmişti kaybetmesine ama işin esas şok edici kısmı henüz 29 yaşındaki Messi'nin milli takımı bırakma kararı almasıydı.

 "Karar anı benim için çok zordu. Soyunma odasında milli takımdaki kariyerimin bittiğini anladım. Arjantin'in şampiyon olması için elimden geleni yaptım ama başaramadım. Bu işte başarılı olamadım" diyordu sihirli krampon.

Az süre aldığı 2006 gençliğine, 2010 ise Maradona'nın hatalarına bağlanmıştı. Kendi adına iyi geçen ve finale kalınan 2014 Dünya Kupası'nda ise bu kez Higuain başta olmak üzere takım arkadaşları ona uyum sağlayamıyordu. Kaldı ki altın bir jenerasyon yakalayan Almanya Milli Takımı'na dur diyebilmek her babayiğidin harcı değildi. Dünya Kupası şöyle dursun Avrupa Şampiyonası'nın yanında bile daha düşük profilde kalan Copa America'yı kazanamamak canına tak ettirmişti. Tıkır tıkır işleyen Barcelona sistemine alışmış biri için Arjantin Milli takımından benzer şeyler beklemek hayal kırıklığı yaratıyordu. Kulüp takımlarında star seviyedeki isimler bile ayak uyduramıyordu O'na konu milli takım olunca.

Bir kesimin hak vermesine rağmen dünya genelinin "Kaçtı" şeklinde yorumladığı bu olayın ardından fazla uzun süre geçmemişti ki geri adım geldi kendisinden. Belki sıcağı sıcağına aldığı bu karardan zaman geçtikçe pişmanlık duymuştu, belki de yoğun "Geri dön" çağrılarına kayıtsız kalamamıştı. Bu kısa ayrılıktan cayma kararında sponsor baskısı kadar en büyük rakibi Cristiano Ronaldo'nun Euro 2016 zaferi de etkili olmuştu diyebiliriz. Cevabını net şekilde vermese de turnuva sonrası ilk Arjantin maçında sahadaydı. Golle dönüyor ve takımının oldukça zorlanacağı eleme turlarında "Ben buradayım" mesajı veriyordu. Bu öyle bir mesajdı ki koca Arjantin o olmasa 2018 Dünya Kupası elemelerini geçemeyecekti. Ekvador deplasmanında "Tamam mı Devam mı" maçına çıkan takımı 1-0 geriye düştüğü karşılaşmada attığı 3 golle sırtlıyordu. 

Messili Arjantin yeterince başarılı değildi belki ama o olmadan da yapamazdı. Messi'ye bağımlı olma hali 2018 Dünya Kupası'nda da sonuç vermiyordu. Gruptaki ilk 2 maçında 1 puan alabilen takım tıpkı bu turnuvada olduğu gibi uçurumun kenarına gelmişti. Nijerya karşısında perdeyi açan Messi'nin gayretleriyle Nijerya 2-1 mağlup edilmiş ve zor da olsa tur vizesi alınmıştı. Ancak Son 16 turunda karşısına çıkan Fransa'ya karşı Messi'ye sahip olmak yeterli gelmedi. Kupaya uzanacak, oldukça güçlü Fransızlara karşı takım halinde elinden geleni fazlasıyla yapan Messi ve arkadaşları sahadan 4-3'lük yenilgiyle ayrılıyordu. Yine olmamıştı ve üstelik artık 31 yaşındaydı. Sonraki kupada yer alıp almayacağı bile net olmayan birisi için epeyce yıpranmış durumdaydı. Ne kadar didinse de kulüp kariyeriyle boy ölçüşemiyordu. 

Üstelik masadan eksilen dostları nedeniyle artık kulüp kariyeri de inişe geçen bir yıldızdı. Xaviler, Iniestalar, Neymarlar, Suarezler ve diğerleri. Hepsini yolcu eden Messi, yanına onu tamamlayacak kişiler koyamayan Barcelona ile zıtlaşmaya başlayınca iki taraf da önce kupalar sonra prestij kaybetti. Bir kaç yıl öncesine kadar "Uzaylı" yakıştırması yapılan 10 numara bazı maçlarda ortalıkta görünmez hale gelmişti. Eskisi gibi iyi olduğu zamanlarda ise takım ona ayak uyduramadığı için milli takımıyla uzun yıllar yaşadığı sorunun benzeriyle yüzleşiyordu. 

Neyse ki kulüp takımı milli takımlar gibi değiştirilemez bir kavram değildi.  Messi gibi aidiyeti maksimum düzeydeki bir futbolcu bile olsanız vazgeçebiliyordunuz sevdanızdan. Paris Saint Germain transferine pek çok kişi burun kıvırdı ve bu tercih çok eleştirildi. Bununla birlikte 1,5 yılı geride kalan Paris günlerinin özellikle ilk dönemi oldukça sıkıntılı geçti. Uyum sorununun yanı sıra daha önce karşılaşmadığımız kadar sakatlık yaşaması tartışmaları da beraberinde getirdi. Ancak Fransa’ya transfer olması milli takım kariyerini olumlu yönde etkiledi desek yanlış olmaz. La liga’daki zirve yarışıyla kıyaslandığında PSG için oldukça kolay bir lig olan Ligue 1 Messi’ye gücünü daha ekonomik kullanma imkanı sağladı. Milli maç dönüşlerinde ona kolaylık sağlayan Fransız ekibi böylelikle Arjantin için daha motive olabilen bir Messi ortaya çıkmasını sağladı. 

Adaşı Lionel Scaloni’nin takımın başına geçmesiyle birlikte daha önceki bol yıldızlı Arjantin milli takımları yerine daha genç isimlerden oluşan ve Messi etrafında kenetlenen bir ekip kuruldu. Bunda eskisi kadar star isimler yetiştiremeyen Arjantin futbolu kadar Messi’nin de parmağı olduğu da öne sürülüyor. Bunlardan en çok dillendirileni de hiç kuşkusuz Icardi’nin Wanda Nara ile olan yasak aşkından ötürü takımın süper starı tarafından istenmediği yönünde çıkan dedikodular. Her ne kadar Katar’a götürülse de takım içi etkinliği törpülenen Paulo Dybala’nın da “Messi Efekti”ne kurban gittiği söylenebilir. Enzo Fernandes, Julian Alvarez, Alexis Mac Aliister, Molina, Gonzalo Montiel gibi henüz 20 yaşlarının başında olan oyuncuların çocukluğunda idol olarak gördükleri Messi ile birlikte oynama fırsatını yakalamaları da takım olma yolunda önemli bir gelişmeydi. 2019 Copa America yarı finalinde Brezilya'ya kaybettikten sonra 36 maç kimselere yenilmemeleri takım olma ve bu aidiyet faktörüne bağlanabilir. 

Kaybetmeden geçen 36 maç yeterince yankı uyandırmasa da içerisinde 2 adet kupa barındırdığı gerçeğini es geçmemek gerekiyor. 1993'ten beri kazanamadığı Copa America'yı geçtiğimiz yıl kazanan Tangocular, Messi'nin içinde ukte kalan başarılardan ilkini hallediyordu böylece. Finalde ezeli rakibi Brezilya'yı hem de deplasmanda deviren Arjantin Milli Takımı, Messi'nin aklına karpuz kabuğunu kaçırıyordu: "Dünya Kupası'nı da kazanabiliriz."

Bu fikrin pekişmesinde yaz aylarında oynanan Finalissima'nın da etkisi büyüktü. Konfederasyon Kupası'nın minimize edilmiş hali şeklinde ilk kez organize edilen finalde eze eze Avrupa Şampiyonu olan İtalya'yı 3-0'lık skorla deviren Arjantin'in ayak sesleri daha gür duyulur olmuştu.

Kupanın ardından çok zaman geçmemişti ki Lionel Messi'nin bir nevi "Son Tango" su geldi çattı. Farklı tarihte farklı bir iklimde oynanan, diğerlerine pek benzemeyen ve tartışmaları hiç bitmeyen bir Dünya Kupası'ydı bu. 

Ancak takım öyle bir başlangıç yaptı ki adeta filmi daha heyecanlı hale getirmek isteyen yönetmen dokunuşu gibiydi yaşananlar. Suudi Arabistan karşısında erkenden öne geçip 3 tane golü de ofsayt nedeniyle iptal edilen mavi-beyazlılar ikinci yarıda buz kesmişti. 2-1'lik şok yenilgi hem kupa tarihinin en büyük sürprizleri arasına yazılıyor hem de dünya rekorunun egale edilmesini engelliyordu. Scaloni'nin öğrencileri bunu bir şanssızlık olarak nitelendirenleri haksız çıkarırcasına Meksika önünde de pespaye bir ilk yarı oynuyordu. Suudi Arabistan maçının ikinci yarısıyla birlikte düşünüldüğünde takımın hiç bir reaksiyon gösterememesi şaşkınlık yaratmıştı. Öyle ya o maçı kazanamasalar daha kupanın ilk haftasında evine dönecek ve belki de ağır protestolara maruz kalacaklardı. Ancak bu sinmiş görüntüye ikinci yarıyla birlikte nihayet biri dur dedi. Kaptan yapması gerekeni yapmış anlam verilmeyecek bir psikolojiye giren arkadaşlarını toparlamıştı. Polonya karşısında ise ayaklar yere daha sağlam basıyor, takım geciken gole rağmen strese girmeyen bir hüviyete bürünüyordu. Benzer ruh hali Avustralya karşısında da sürdü. Messi yine perdeyi açtı ve 2-1'lik galibiyet iyi olmayan oyuna rağmen geldi. 

Çeyrek final içinde önemli bir rekabeti barındırıyordu. Biri 1978 finalinde olmak üzere sıkça yolları kesişen Hollanda ile tür mücadelesi vermek kolay bir iş değildi. Her ne kadar eski gücünden uzaklaşmış görüntüsüne rağmen ekol ülkelerden biri olan rakibi karşısında daha üstün oynayan Arjantin, Messi'nin 1 gol 1 asistlik performansıyla zafere koşarken son anlarda yediği gollerle elenmenin eşiğine gelmişti. Yay gibi gerilen ortamda maç penaltılarla kazanılırken Messi'nin alışılmışın dışındaki agresif tutumu dikkat çekiyordu. Onun bu hali takıma da sirayet etmiş ve grup maçlarının aksine çok hırslı bir ekip çıkmıştı ortaya. Bu hırsın karşısında ne son finalist Hırvatistan direnebilecekti ne de son şampiyon Fransa. İlk maçın ardından Lautaro Martinez'i kesmeyi başaran Julian Alvarez, Maradona'nın Valdano'su gibi Messi'yi tamamlıyordu. Yarı finalde Messi-Alvarez ortaklığıyla rahat sayılabilecek bir galibiyet alan Arjantin için 36 yıllık hasreti dindirecek tek bir 90 dakika kalmıştı. 

Rakip bu kez sert bir kaya, Fransa'ydı. Kadrolar kıyaslandığında daha ağır basan Horozlardı ama tribün desteğinin büyük çoğunluğu Güney Amerika temsilcisindeydi. İki süperstarın kapışmasında Mbappe'yi favori görenler maç başladığında gözlerine inanamıyordu. Tam 70 dakika boyunca kaleye tek bir şut atamayan, tarihin en pasif Fransız milli takımı sahadaydı. Tartışmalı bir penaltı kararının ardından gelen golle öne geçip, organize gelişen atakla farkı ikiye çıkaran Arjantin güle oynaya kupaya gidiyor derken maçın seyri birden değişiverdi. Mbappe önderliğinde Fransa maça öyle bir asıldı ki tadı damaklarda kalan ikonik bir 40 dakika izledik. 3-3 biten ve penaltılarla neticelenen finalde 1 gol daha kaydeden Lionel Messi böylelikle takım arkadaşı olmasına rağmen pek de haz etmediği Mbappe sayesinde daha da yüceltilecek bir zafere imza atmış oldu. 

"4 Şampiyonlar Ligi, 11 lig şampiyonluğu, 1 Copa Amerika şampiyonluğu, bilimum diğer kupalar ve 7 Balon Door seni en iyi yapmaya yetmez. Senin Dünya Kupası kazanmışlığın yok" diyenlere inat milyarlarca gözün önünde 35 yaşında kaldırılmış Dünya Kupası. 2 golü hazırlayan, 3 golü servis eden, 7 gole imza atan bir masterchief. 

Ekonomik sıkıntılarıyla uğraştığı yetmez gibi 36 yıldır Dünya Kupaları'nda hüzünlenen, yürekten bağlı olduğu en büyük halk kahramını 2 yıl önce toprağa veren ve en ünlü şarkısı "Benim için ağlama" Olan bir ulus Arjantin. Şimdi ise Messi ile birlikte sevinçten ağlıyor. Yaşasaydı ve dün geceye tanıklık etseydi Maradona da Messi'ye "Beni geçtin" derdi herhalde. G.O.A.T tartışmaları elbetteki devam edecektir ama artık bu soruya Messi yanıtı veren kişilerin elinde 6 kilo 150 gram ağırlığında som altından yapılmış dünyayı tutan bir el bulunuyor. Altında da Messi'nin elleri. 



 










Yorumlar