Futbolda uzun yıllar duymaya alıştığımız ve artık klişeleşmiş bir söz var: "Hücum maç kazandırır, savunma şampiyonluk." Bu söz "2010'lu yıllarda teknik direktörlük" deyince ilk akla gelen isimlerden olan Pep Guardiola'yı pek kapsamıyor. Zira teknik direktörlük kariyerine Barcelona gibi bir kulüpte başlayan ve 2008 yılından günümüze hep o seviyelerin hocası olan Katalan teknik adam bu sözü tekzip eden isimlerden biri. Kişisel koleksiyonunda şimdiye dek 8'i lig şampiyonluklarından olmak üzere tam 31 kupa olan Guardiola kazandığı başarıları farklı orta saha ve hücum varyasyonlarına borçlu.
Daha önce çalıştırdığı Barcelona ve Bayern Münih'in ligin çok üzerinde takımlar olmasının da etkisiyle savunma anlamında çok büyük sıkıntılar yaşamayan Pep, beşinci sezonuna başladığı Manchester City'de ise deyim yerindeyse sınıfta kaldı. Takımın ön bölgesi için yaptığı harcamaların çok daha fazlasını futbolun en az para eden kısmına yapan ve buna rağmen aradığını bulamayan yıldız antrenör, 5-2'lik Leicester yenilgisinin ardından bir sansasyonel ismi daha takıma kazandırdı.
68 milyonluk bonservisiyle dudak uçuklatan Ruben Dias geldiği günden beri takımın değişmezi olmuş durumda. İngiliz futbol iklimine çabuk adapte olan Portekizli stoper lig ve Şampiyonlar Ligi ayrımı olmaksızın her maçta 90 dakika forma şansı buldu. İlerleyen günlerde bir değişiklik ya da performans düşüşü olur mu bilinmez fakat şu an için Dias, sakatlıkların da etkisiyle takımın 1 numaralı stoperi olmuş gibi gözüküyor. Ancak Dias'ın partneri olacak oyuncu henüz Guardiola'nın kafasında netleşmiş değil. Geçtiğimiz sezon Laporte'un sakatlığı sonrası yaşanan kriz nedeniyle bir orta saha oyuncusu olan Fernaninho'yu stopere çeken ve pek çok maçta savunma zaafiyeti yaşayan City, bu kez aynı sorunla karşılaşmamak adına rotasyonu olabildiğince geniş tuttu. Öyle ki sadece Otamendi'nin gönderildiği kadroya Dias'la birlikte Nathan Ake'yi katan yönetim, ayrıca kiradan dönen Phillip Sandler'ı bu kez kadroda tutup, altyapıdan Taylor Harwood'u profesyonel statüye çıkardı.
Transfer olduğu sezon Pep'in gözdesi olan ve Şampiyonlar Ligi çeyrek finalindeki Tottenham maçı hariç hatasız bir grafik çizen Aymeric Laporte, dört buçuk aylık sakatlığından yeni dönmüştü ki tüm dünyayı etkileyen virüs nedeniyle futbol büyük bir araya girdi. Eylül ayında ise Laporte için her şey düzeliyor diye düşünülürken bu kez başarılı savunmacı virüse yakalandı ve sezon açılışını geç yaptı. Neredeyse 1 senesi boş geçen Laporte buna rağmen kadronun en değerli savunmacısı konumunda. Maç eksikliği fazla olan Fransız yıldız şu an için Guardiola'nın forma savaşından galip çıkabilmiş değil. Zira son Marsilya maçında ilk 11 oynamasına rağmen ondan önceki üç karşılaşmada hafif sakatlığından ötürü kulübede bile olmaması yine şanssız bir sezonun habercisi olabilir.
Aynı şekilde Bournemouth'tan transfer edilen Nathan Ake de henüz takıma adapte olamadı. En son üçlü savunma ile çıkılan Arsenal maçında forma şansı bulan Ake, o günden beri takımdan ayrı. Sakatlık problemiyle başladığı yeni kariyerinde rotasyonu geniş stoper havuzunun yanı sıra sol bek oynama ihtimali de olan oyuncu o bölgenin gerçek sahibi Benjamin Mendy'nin yokluğunda son maçlarda forma şansı bulan ve iyi de oynayan sağ bek orijinli Joao Cancelo ile rekabete girişecektir.
Henüz 19 yaşında olmasına rağmen geçtiğimiz sezonun ortalarından itibaren forma şansı bulan ve yetiştiği kulübü Barcelona tarafından ısrarla transfer edilmek istenen Eric Garcia arka bölgenin sürpriz adaylarından. Hocasıyla aynı kültürden gelmenin de avantajıyla stoper için çok genç bir yaşta keşfedilen ve son derece cüzi bir miktara Barcelona'dan transfer olan Garcia, 5-2 biten Leicester maçından sonra eleştirilse de geçen hafta West Ham önünde başarılı bir performans ortaya koydu. Aklı eski kulübünde olan ve en geç serbest kalacağı yaz transfer mevsiminde Barcelona'ya döneceği konuşulan İspanyol stoper, giderayak İngiliz futboluna da adını yazdırmak isteyecektir. Uzun ve sıkışık takvimde o da forma şansı bulmaya devam edecektir muhtemelen.
Guardiola'nın ilk transferlerinden olan ve İngiliz futbol otoritelerinin kendisinden çok umutlu olmasına rağmen beklenen patlamayı yapamayan John Stones, sakatlıkların bol olduğu şu ana kadarki süreçte bile forma şansı pek bulamadı. Henüz 26 yaşında olmasına rağmen kadronun en deneyimli savunmacısı olan Stones, potansiyeline ulaşıp hocasının gözüne tekrar girebilme hedefi içerisinde. An itibariyle iki kişi kontenjanlı stoper tandeminin beşinci alternatifi konumunda olan Stones aynı zamanda çaylak Taylor Harwood'u saymazsak diğer 6 stoper adayı arasındaki tek İngiliz. Bir süredir uzak kaldığı milli formaya dönüp, Haziran ayındaki Euro 2020'ye katılabilmek adına ekstra bir çaba sarf ederse onu yine City savunmasında görebiliriz.
Her anlamda çok başarılı ve bir o kadar da kısmetli bir yıl geçirdikten sonra bu sezona biraz dalgalanmalarla başlayan Liverpool, diğer büyüklerden daha çok yine Manchester City'nin nefesini ensesinde hissedecektir. Henüz ritmini bulamayan ve hücum anlamında eski üretkenlikten uzak olan mavi-beyazlılar en azından eksiklerden çok çekmemek adına savunma hattını olabildiğince zengin kurdu. Sık sakatlanan Agüero ve Jesus'a rağmen parayı yine savunmaya harcayan Pep her hafta farklı isimler hatta bazen farklı kurgularla oynattığı takımı tam olarak hazır hale geldiğinde muhtemelen tandemde oynayacak iki ismi seçmek için oldukça zorlanacaktır. Elinde 5 tane üst düzey, 2 tane genç olmak üzere 7 stoper bulunan karizmatik teknik adam yine Fernandinho'ya muhtaç kalmazsa hangi maçta kimin oynayacağına papatya falı açarak karar vermek zorunda kalabilir. Samimi aşklar döneminde kalan "Papatya Falı"nın etkisini futbolda "PEPatya Falı" olarak izlersek şaşırmayalım.
Yorumlar
Yorum Gönder