5+1, 6+2, 6+0+4, 14+14... Uzunca süredir matematiksel ifadelerle ifade edilmek durumunda kalınan futbolda yabancı sınırlaması kuralı ülkemizde bir türlü karara bağlanamamış bir konu olarak sıkça karşımıza çıkıyor. Gelişen teknolojiyle birlikte globalleşen dünyada artık her takım kadrosunu yabancı oyunculardan kuruyor desek abartmış olmayız. Ancak bunun bazı istisnaları var. Futbolla yakından ilgilenen herkes bilir ki İspanya'da Bask adı verilen bölgenin takımı olan Athletic Bilbao köken olarak Basklı olmayan hiç bir futbolcuyu kadrosuna dahil etmez. Bu uygulamayı kulüp kültürü olarak benimseyen Bilbao kadar olmasa da ülkemizde kendisine sadece Türk oyuncu oynatma ve yetiştirmeyi misyon edinmiş bir kulüp var: Altınordu.
Kuruluşu Cumhuriyet'in ilanından sadece 2 ay sonraya tekabül eden Altınordu Spor Kulübü, ismini de yine tarih sayfasının önemli bir Türk devletinden alıyor. Kurulduğu yıllardan itibaren yarıştığı diğer İzmir ekipleri Göztepe, Altay ve Karşıyaka kadar bilinmese de 1960'lı yılların sonuna kadar en üst düzey liglerde mücadele etmiş bir takım Altınordu. O günlerine şahit olanlar şimdilerde dedelik günlerini geçiredursun adı gibi altın günler geçiriyor köklü İzmir kulübü. Bir dönem birleşip tekrar ayrıldığı Altay ile Süper Lig'e çıkma maçında karşılaşan kırmızı-lacivertli ekip, tarihi bir başarının eşiğinden döndü. Diğer takımlar için finalde hem de 89. Dakikada yenen bir golle kaybetmek bir yıkım etkisi yaratabilir belki ama öncelikli misyonu Türkiye'ye oyuncu kazandırmak olan bir takım için bu kayıp belki de bir kazanç aslında. Zira henüz playoff maçları oynanmadan önce kulüp başkanı Seyit Mehmet Özkan takımının Süper Lig'e çıkmasını istemediğini net olarak belirtmişti. Aynı bütçe ve kadroyla Süper Lig'de kalıcı olmak zor olacağı için belki de 10 yıla yaklaşan yetiştirici kimliğinden çıkıp, yarışmacı takım kimliğine bürünecekti kulüp. "Bir kulübün amacı yarışmacı olmak değil midir zaten" sorusunu sorabilir, eleştirebiliriz Seyit Bey'i. "Süper Lig'e çıkmak istemiyorsanız Tff 1. Lig'de neden varsınız?" sorusu da herkesin aklına gelebilecek başka bir soru. Ancak Seyit Bey başkan seçildiği günden beri kulüpte bir karar alınmış ve bu karardan taviz vermeden uygulanıyor. Amaç ne ırkçılık yapmak ne de faşist bir Türk milliyetçiliği aslında sadece Türk futboluna yeni değerler kazandırmak.
2012'den beri Altınordu kulübünü yaptığı akıllı yatırımlarla kalkındıran Seyit Mehmet Özkan, aslında kafasındaki projeyi ilk olarak Bucaspor için hayata geçirmiş ve kurduğu futbol akademisinin de etkisiyle kulüp 2010-2011 sezonunda tarihinde ilk kez Süper Lig'de mücadele etmişti. Ancak daha sonra yaşanan bazı anlaşmazlıklar neticesinde görevinden ayrılan Özkan, yine İzmir'in alt liglerde yer alan temsilcisi Altınordu'nun başına geçerek iki kulübün kaderini değiştirdi. O bıraktığında TFF 1. Lig'de yer alan Bucaspor daha sonra tepetaklak alt liglere doğru ilerlerken, göreve geldiği Altınordu yükselişe geçti. İki yılda elde edilen 2 şampiyonlukla birlikte TFF 1. Lig'e çıkan takım Bucaspor'un aksine daha bağlıydı Seyit Bey'in projesine. Zaman zaman Hasan Kabze, Ahmet İlhan Özek gibi belirli bir yaşı geçmiş tecrübeli oyuncular görev alsa da kulübün temel felsefesi genç futbolcu yetiştirmek üzerine kuruluydu.
Sayısı eskiye nazaran azalan ancak son dönemde artışa geçen yeni yıldız adaylarının çıkmasında Altınordu'nun payı inkar edilemez boyutta. futbol piyasasında stoper mevkisi pozisyonu için adını en tepelere yazdıran Çağlar Söyüncü, Altınordu altyapısının şu ana kadar sunduğu en nadide eser. Öyle ki Premier Lig devleri onu bir şekilde Leicester City'den koparmak istiyor. Bu yaz büyük bir bonservisle transfer olma ihtimali yüksek görünen Çağlar için Altınordu'nun da bir miktar yetiştirme ücreti alacağını söyleyebiliriz. Yine Cengiz Ünder'i de bu klasmana yakın bir konuma koyabiliriz. Önce Başakşehir'in keşfedip yıldızlaştırdığı Cengiz, Altınordu altyapısının en önemli ikinci sunumu. Başarılı sayılan Roma kariyerinin ardından Cengiz de Leicester yolunu tuttu yoldaşı Çağlar gibi. Sıkça sakatlık sorunu yaşamasa kendisini daha çok gösterecek potansiyele sahip Cengiz için Euro 2020 önemli bir vitrin olacaktır.
Şimdiye dek üç büyükler arasında Altınordu altyapısına en çok güvenen takım Fenerbahçe oldu. Her ne kadar henüz şans vermeden Belçika Ligi'ne kitalamış olsalar da Barış Alıcı ve Berke Özer Altınordu'dan kadrosuna kattığı isimler Fenerbahçe'nin. Eğer bu iki oyuncu yıldızlarını parlatıp başka bir kulübe transfer olabilirse elde edilen gelirden yüzde 20 pay elde edecek olan Altınordu, kurnaz bir tüccar gibi üretip satarak kasasını günden güne büyütüyor. Benzer bir durum Trabzonspor'a gönderilen bazı oyuncular için de geçerli. Altınordu'dan şimdiye dek 5 oyuncu transfer eden bordo mavililerde Erce Kardeşler şimdilik yıldızını parlatan isim oldu. Uğurcan gibi çok yetenekli bir kalecinin yokluğunda kaleyi ne zaman devralsa sırıtmayan Erce, milli kalecinin olası bir transferi durumunda büyük ihtimalle Trabzonspor eldivenlerini teslim alacak. Anadolu'nun önde gelen ekiplerinden Sivasspor'un da Altınordu ile bir dirsek teması söz konusu. Altyapı eğitimini Almanya'da tamamlayıp Türkiye'ye Altınordu formasıyla merhaba diyen Erdoğan Yeşilyurt Sivasspor'un önemli isimlerinden biri haline geldi. Yine Yiğidolar'da adını duyurup Fenerbahçe'ye transfer edilen Mert Hakan Yandaş'ın yolu da İzmir ekibinden geçmişti bir dönem.
Futbolun klişe laflarından biri olan "Göreve gelirsek altyapı ve tesisleşmeye yatırım yapacağız" sözü bu zamana dek pek çok kulüpte lafta kaldı ama Seyit Mehmet Özkan'ın vaadi birebir hayata geçti. Altyapıya önem vermekle kalmayan ve neredeyse altyapısı sayesinde var olan Altınordu, bu kimliğiyle Türkiye'ye örnek oluyor. Aynı zamanda tesisleşme hamlesini de gerçekleştiren kulübün bir alt lig ekibi için ultra modern sayılabilecek tesisleri var. Bunun yanında İzmir başta olmak üzere büyük şehirlerde açılan futbol okulları da Avrupa'nın önde gelen takımlarının uyguladığı bir model. Bakalım şimdilik çok da çıkmak istemediği Süper Lig'in kapısından dönen Altınordu'yu ilerleyen dönemlerde nerelerde göreceğiz. Dörtnala koşmak isteyen bir atı, dizginledi onu yönetenler. Peki ya koşmasına izin verirse? Yoksa hedef tamamen Türk kadroyla 20'li yılların sonunda Şampiyonlar Ligi mi? Bekleyelim, görelim.
Yorumlar
Yorum Gönder